BİLAL USTA
Sevgili dostlar, sizlere romanımsı tat da bir hayat hikayesi sunmak istiyorum. Muratlı’da yaşayan herkese, yaşamının her anında emeğini ve alın terini hissettiren Bilal Usta’yı anlatmak istiyorum.. Sizleri sıkmamak adına olabildiğince kısa tutmaya, bu arada mazinizdeki 60-70 li yılların esintisini sizlere hissettirmeye çalışacağım.
………
1927 yılında Romanya’nın Dobriç kasabasında dünyaya geldi ve daha bebekken babasını kaybetmesi zorlu bir hayat yolculuğunun habercisiydi sanki. 1950 yılında o büyük göç dalgasında askerliğin yarısında Bulgaristan hükümeti tarafından göç ettirildiler. Hedef Akşehir iken üvey babasının kardeşleri Muratlı istasyonunda indirip “Hele bir soluklanın, sonra gidersiniz.” dediğinde Muratlı’da inerken, hayatın son nefesine kadar soluklanacağını bilmiyordu.
O zamanın şartlarında yokluk, yoksulluk ve işsizlikle boğuştular ailece. İlk önce Fatih camiinin arkasındaki rahmetli Kasap Basri’nin kullanılmayan ahırını mesken edindiler. Ahırı temizleyip duvarlarını da çamur-saman karışımı toprak sıva ile sıvayarak kendilerine barınak yaptılar. Bir-iki sene sonra da Turan mahallesinin üst tarafında kerpiçlerini kendileri keserek tamamen kendi imkanları ile ev yaptılar.Ailece ırgat olarak çalıştılar, tarlalarda yattılar. Buna rağmen para yetmeyince ailesini geride bırakarak İstanbul’da ekmek peşine gitti. Atlı Zincir Fabrikasında işçilik, Veliefendi hipodromunda seyislik gibi bir çok işte çalışarak ailesinin rızkını çıkarmaya çalıştı.
Hasret zor gelip Muratlı’ya döndüğünde ilçeye elektrik gelecek olması nedeniyle, demir elektrik direklerinin yapımında çalıştı. Yaptığı iş, Baş Mühendis İsmail Baştüfek’in dikkatini çekince kendisine devamlı iş vermeye başladı. Daha sonra Elektrik İşletmesine girmek için önce ilkokul diploması aldı, ardından sınavları kazanıp kadrolu olarak belediyeye girdi. Muratlı’nın bütün sokaklarındaki direklerin dikiminde ve tellerinin çekilmesinde yer aldı. Hatta bir defasında elektrik çarpması sonucu ölümden dönmesine rağmen aynı gün çalışmaya devam etti.
Elektriğin geldiği ilk yıllarda Muratlı’nın elektriği Mithapaşa İlkokulunun karşısındaki sokakta bulunan santraldan verilirdi. Burada LISTERBLACKSTONE marka iki dev jeneratör ilçenin elektriğini sağlardı. Bilal Usta bu santralda çalışmaya başladı. Burada çalışırken elektrik şebekesinde kullanılan kablo ve malzemelerin çalınmasında suçu kendisine yüklediler ve kendini savunamadığından işten çıkarıldı. Bu süre zarfında İnanlı çeşmesinde İbrahim Yörüklerin su şişeleme yerinde çalıştı. Fakat hak yerini buldu ve elektrik malzemelerini çalanlar daha sonra suçüstü yakalandılar ve bu sayede tekrar belediyede işe başladı.
Evlere elektrik tesisatı yaparak ek gelir sağlamaya başladı. Beş çocuğu yetiştirmek kolay değildi tabii. Zamanın Belediye Başkanı Nazım Sav, çalışkanlığından ve ileri görüşlülüğünden dolayı Bilal Usta’yı sever ve tutardı. Bilal usta da kendisine gösterilen teveccüh karşılığında başkanın evinde ve yazlığındaki elektrik işlerini yapardı. Başkanla beraber yenilen yemek ve içki mütevazi kişiliğinde büyük bir ödül gibiydi.
1960’ ların sonlarına doğru devlet tarafından ilçede su şebekesi kurulacağı zaman Başkan nazım Sav hiç düşünmeden bu görevi Bilal ustaya verdi ve Su İşletmesinin başına getirdi. Şebekenin kurulması için gelen mühendislerle aylarca sokaklara künk boru döşediler.(Künk denilmekle birlikte asbestli boru demek daha doğru sanki.) O dönemle ilgili mühendislerle bir anısını hiç unutmaz. Borular döşenirken mühendislere “Mühendis Bey, burada kışın toprak donar, yazın da sıcaktan yarılır. Boruların etrafına kum atalım da borular patlamasın.” der. Mühendisler , ya küçük bir kasabadaki ustanın söylediğine itibar etmediklerinden ya da başka saiklerle bu öneriyi dikkate almazlar. Ceremesi de Muratlı’ya, Bilal usta ve elemanlarına kalır. Yıllarca borular sürekli patlar ve o imkansızlık yıllarında kazma kürekle yaz kış demeden boruları onarırlar ya da değiştirirler. Kendisi elemanlarından daha fazla çalışır ve onlara örnek olmaya özen gösterirdi.
Çalışanların hakları için çok mücadeleler verdi. Lüleburgaz, Çorlu vb. komşu belediyelere giderek oradaki sendikalaşma ve ikramiyeler konusunda aylarca araştırmalar yaptı. Fakat sendikacılar, kendisinin belediyede olmadığı zamanda geldiklerinde Reis Nazım Sav tarafından kovulunca sendika girişimi hüsranla sona erdi. Fakat bu çabalar sayesinde belediye çalışanları bir defa da olsa ikramiye alabildi.
Hem elektrik hem de su tesisatında dar gelirli ailelerin işlerini yapardı genelde. Fakir babası olduğu için hatırlarını kıramaz üçe beşe bakmadan işlerini yapar parasını da istemeye yüzü yetmezdi. İşi yaptıran ne zaman imkanı olursa parça parça öderdi. Fakat aldığı dualar işin bedelinden kat be kat fazla idi. Yaptığı elektrik ve su işleri nedeniyle Muratlı’da girmediği ev yok gibidir. Su şebekesinin geldiği ilk yıllarda, evlerde mutfak olmadığı için su tesisatları evin bahçesine çekilirdi. Su tesisatının en keyifli anları şebeke borusunun delinmesiydi. Tesisat tamamlandıktan sonra kelepçe(kolye de denir) şebeke borusuna takılır ve kelepçenin üzerindeki delikten el matkabı ile boru delinir. Tabii bu arada geleneksel ritüel gerçekleşir. Matkap boruyu delmez!! Yanında çalışanların aldığı bahşişten sonra matkap boruyu deler. Ve Su öyle bir tazyikle fışkırır ki en az on metreye kadar yükselir. Ev sahibine güzel anılar bırakmak ve sevincine keyif eklemek için bir süre suyu öyle seyrettirirdi.
Kendisinde mesai kavramı pek yoktu. İşin kendisi esastı. İmkansız hale gelmedikçe işi yarım bırakmazdı. Ve yanında çalışanlar da kendisini sevdiklerinden ve saydıklarından hiçbir zaman of dememişlerdir. Meşhur bisikleti ve fötr şapkasıyla işe giderken zaman zaman değişik yollardan giderek ara yollarda su kaçağı olup olmadığını kontrol eder, vatandaşın suyla ilgili dertlerini dinlerdi. Bu nedenle işe gelişi çok zaman gecikirdi. Hasan Çelikkol ilk başkan olduğunda bu durum dikkatini çekmiş ve odasına çağırarak “Bilal Usta mesaiye saatinde gelmeni istiyorum.” der. Bilal usta da “Reis bey, ben işe gelirken yollarda kaçak var mı diye kontrol ederim. Çünkü geçmişte boruların etrafına kum atmadılar şimdi hepsi patlıyor.” dese de Başkanın sözü ağır basar ve mesai saatlerine uyar, akşamları da mesai bittiğinde arıza tam olarak tamir edilmese de işi ertesi güne bırakır. Neden yarım bıraktığını soran halka da gerekçesini söyler. Bir süre sonra vatandaşın şikayetleri çok artınca Başkan Çelikkol, Bilal Usta’yı tekrar çağırır ve “Bilal Usta ben galiba sen haklıymışsın. Vatandaşı mağdur etmeyelim, sen yine bildiğin gibi işine devam et.” der.
Yanında çok kişi çalıştı, yetişti, yetiştirdi. Elektrik İşletmesinde Uzun Selim(Dev Selim), Kara Sali(Daha sonra İstanbul otobüs şoförü oldu.) Ali Eşer, Kara Cihat, İnanlılı Recai, Su İşletmesinde kardeşi Celil, Adem, Nazım Balkan, Radyocu Kemal ve ismini hatırlayamadığım niceleri. Her biri “KOCA USTA” dedikleri Bilal Usta’ya saygı ve hürmet duyar, emekliliğinde dahi her bayram mutlaka elini öpmeye giderlerdi.
Mesai arkadaşlarına gelince; Kaymakam ve belediye başkanı Erol OKYAY, belediye başkanları Nazım Sav ve Hasan Çelikkol, Salim Malcılar, belediye çalışanları; Salim Malcılar, elektrik ustası Kara Mehmet(Altıparmak), Zabıta amiri Refik Çavuş, Zabıta Ali ağabey, daha sonra abıta Zakir, Fen Memuru Sebahattin ağabey, muhasebede Hamdi ağabey, Habil, Hilmi ve Salih ağabey, Kamuran Hanım, hademe Osman ağabey hatırlayabildiklerim.
İş hayatında hayıflandığı en önemli şey, bağlar bayırı tarafına yer altı su deposu yaptıramamasıydı. Yukarıdaki küçücük su deposuna su pompalayıp şehre vermektense, ileride ilçenin nüfüsunun artacağını düşünerek bağlar bayırına toprak altı su deposu yapılmasını önermişti. Buradaki doğal eğimle Muratlı’nın yukarı mahallelerindeki(İstiklal, Turan, Kazım Dirik) evlere de rahatlıkla su çıkabilir ve aynı zamanda enerji tasarrufu sağlanabilirdi. Buna hayatı boyunca hep hayıflanmıştır.
Muratlı’nın elektrik ve su şebekesinin geçtiği her sokak kafasında yazılıydı adeta. Elektrik direkleri ve trafoların nerelerde olduğu, her bir sokaktaki su borularının nerelerden geçtiği, kapama vanalarının nerelerde olduğu hafızasına yerleşmişti. Emekliliğinde dahi çok defalar gelip kendisine danışırlardı.
1989 yılında Bulgaristan büyük göç dalgası geldiğinde evi ve evin bahçesi istasyon ve konaklama yeri gibi olmuştur. İsmini bilen ve duyan çok sayıda göçme, kendilerine yardım umuduyla Bilal Ustanın evinde misafir olmuştur. Evin bahçesi zaman zaman aş evi gibi olmuş gelen herkese yemek vermiştir. Herkesi dinleyerek kimlerden olduğunu ve nereye gideceklerini öğrenerek tümüne yardımcı olmuş, 1989 yazı tamamen bu şekilde geçmiştir. Yıllar sonra o günleri yad ettiğinde “Emekli maaşı ile o kadar insanı nasıl doyurmuşum.” diye hayret ederdi.
İşte böyle sevgili dostlar! Muratlı elektrik ve su şebekesinin kurucularından, dikilen her elektrik direğinde, döşenen her su borusunda alın teri olan 60 lı yılların Elektrik Ustası, 70 li yılların Su ustası ve elemanlarının Koca Ustası, Bilal Usta.
Bilgisiyle, görgüsüyle etrafına ışık saçmaya çalışan Koca Ustanın ışığı, 85 yılın sonunda 2011 Nisanında yavaşça sönüverdi. Sönmesine söndü de elektrik düğmesine bastığımızda, onun emeğini taşıyan ışık evlerimizi aydınlatıyor, musluğu açtığımızda alın terinin berraklığıyla elimizi yüzümüzü arındırıyoruz.
İsmin hatırlansa da hatırlanmasa da ışığın her zaman Muratlı’yı aydınlatıyor ve aydınlatmaya devam edecek Koca Usta…
Sevgili BABAM!
MEKANIN CENNET OLSUN!
Salih Çayır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder